Haziran 2024’te yayınlanan raporda çevre ile ilgili pek çok konuda olduğu gibi tatlı su kaynakları konusundaki göstergeler de ele alınıyor. Raporda, tatlı su kaynaklarının hangi alanlarda kullanıldığı, su kaynaklarının kirlenmesi ve önlemler konusunda politik engeller gibi ne gibi zorlukların mevcut olduğuna dair önemli vurgular da yer almaktadır.
Raporda tatlı su kaynaklarına dair baz alınan göstergeler arasında su çekimleri ve atık su arıtma unsurları yer alıyor. Ülkelerin su çekme konusunda başı çeken faaliyetleri farklılık gösterse de özellikle kamu arzı, tarım ve elektrik üretimi faaliyetleri öne çıkıyor. Türkiye ve Yunanistan’da tarımın oranı yüzde 70’lere varmaktadır.
Toplam yenilenebilir kaynaklar içerisinde tatlı su çekimlerinin oranı açısından Türkiye yüzde 35 seviyesi ile OECD bölgesindeki ülkeler arasında ikinci sıradadır. İç kaynaklar içerisinde tatlı su çekimlerinin yüzdesi açısından ise yüzde 36 oranı ortaya çıkmakta. Su çekimlerinin kişi başına düşen miktarı konusunda Türkiye 761 metreküp ile dördüncü sıradadır. Toplam tatlı su çekimleri içinde sulamanın oranı açısından birinci sıradaki Yunanistan’ı, yüzde 72 oranıyla Türkiye takip etmektedir.
Atık su arıtma konusunda OECD ülkelerinde 2000 yılından bu yana önemli gelişmeler yaşansa da mevcut durum henüz su kaynaklarını verimli kullanma düzeyine erişmeyi sağlayamıyor. OECD ülkelerinin yarısı, nüfuslarının en az yüzde 80’ini ikincil veya üçüncül arıtmaya sahip bir kanalizasyon arıtma tesisine bağlamışken bazı ülkelerde hala nüfusun beşte birinden fazlası kamuya ait bir atık su arıtma sistemine bağlı değildir. Birço ülkede görülen temel sorun eskimiş şebekeler ve arıtma tesislerinin yenilenmesi için gereken finansmana erişim zorluğudur. Türkiye’de nüfusa oranla yüzde 16’lık kesim arıtmasız kamusal kanalizasyona bağlı olsa da nüfusun yüzde 60’ından fazlası üçüncül ve ikincil arıtma sistemlerine bağlıdır.